Lise yıllarımdan itibaren İlhan İrem’in şarkılarını dinlemeye başlamıştım; o zamanlar teyp ve kasetler vardı. Bu süreç hayatım boyunca devam etti; onun şarkıları beni hiç bırakmadı…
Lise sonrasında ise kucağında doğduğumuz siyasi yaşama aktif olarak atıldık… Siyasi ve sosyal yaşamın hızlı gelişmesi neticesinde çok sayıda insanla tanışma fırsatımız oldu. Dolayısıyla ilk gençlik dönemlerimizde İlhan İrem’le de birkaç kez karşılaşma fırsatımız oldu…
İlhan İrem’le ilgili aklımda kalan en önemli şey; onun tıpkı bizler gibi sıradan bir insan olduğuydu…
Sıradan bir insan; refleksleri, duyguları ve yaşam tarzıyla…
Bir bayan arkadaşım gazeteci olarak görüşmeye gittiğini, havanın yağmurlu olduğunu ve görüşme sonrasında İlhan İrem’in kendisine şemsiye verdiğini anlatmıştı.
Bir başka arkadaşımız askerliğini yaparken arabasını park etmekte olan İlhan İrem’le karşılaşmış ve İlhan İrem kendisine şöyle sormuştu: “Tertip, buraya park edebilir miyiz?” İlhan İrem hayranı arkadaşımızın cevabı, “Normalde olmaz ama siz park edebilirsiniz,” olmuştu.
Yıllar geçtikçe “halkın sanatçıları” ile “saray soytarıları” arasındaki fark daha da belirginleşti…
İlhan İrem’in duygusal yolculuğunun yanı sıra siyasal ve sosyal gelişmelere verdiği tepkiler daima halkın ve çağdaş, laik, akılcı yani Atatürkçü Türkiye’nin safında yer almak şeklinde olmuştur.
İlhan İrem, sanatını da para için yapmadı. Bazı istisnalar hariç söz ve müziğini kendisinin yaptığı tüm şarkılar, bu dünyada yaşadığı duygusal yolculuğu anlatıyordu.
İstisna olarak, sözlerini Nazım Hikmet’in yazdığı “Hoş geldin kadınım” şiirini bestelemişti…
Duyguların Efendisiydi…
Şarkılarını birkaç istisna dışında hiç kimsenin söylemesine izin vermedi; çünkü bunlar onun duygularıydı ve en iyi o söyleyebilirdi.
Türkiye’de Yeşiller hareketinin öncüsüydü, çevreciydi…
FETÖ’yü ağır bir dille eleştiren köşe yazısını yazdığında, pek çok yalaka gazeteci Fetuş’a övgüler düzüyordu. Ancak O, gerçek bir sanatçıydı ve alnında ışığı ilk görendi…
Vefatına çok üzüldüm, hem de çok… Çünkü ömür boyu yürüdüğüm yolda, onun şarkıları beni hiç yalnız bırakmadı…
Dünya, evren, kainat… İnsanoğlunun varoluşunu sorgulayan felsefeciler ve bilim insanlarının arasındaki yerini çoktan almıştı İlhan İrem. O’nun bakış açısı bireysel hesapların ve küçük dünyaların ötesindeydi…
Hayatın gerçek anlamı sevgiye, aşka ve çıkılacak sonsuz yolculuğa doğru akıyordu… Hayranlarını, sevenlerini ve aslında herkesi, İrem Bağı adını verdiği sevgiyle kenetlemeye çalıştı. Ve bu dünyadaki yaşamında, bizlere hediye ettiği en güzel aşk şarkılarını bırakıp, sonsuzluğa uğurlandı.
Şayet uzay-zaman teorisi doğruysa, şayet günün birinde zamanda yolculuk olabilirse, şayet var olan hiçbir şey yok olmuyor ve yeni bir şeye dönüşüyorsa… Sen daima var olacaksın İlhan İrem ve şarkıların da bizimle yaşayacak.
Işık ve sevgiyle…
Ayça Yılmaz