Örnek Resim

HATIRLAMAK

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

“İrticanın kuvveti korkunç derecede uysal ve esnek oluşudur. Tokadı yedi mi siner, anasına sövsen tınmaz. Öyle sureti haktan görünmeyi bilir ki, kaleyi içten fethetmek için, gerekirse inkılapçıdan fazla inkılapçı kesilir. Bir kere de suyun başını kesti, dizginleri ele geçirdi mi, dönekliğinin hayasızlığı idrakleri çatlatır. Onun için bizde irticanın kolayca baş eğmesi, daima, kolayca başkaldırmak için asırlardan beri denediği en çıkar yoldur. İrtica, dinlenmek için altta güreşen pehlivana benzer. Köylünün baş belası ayrık otundan beterdir. Tuttunuz mu kopuverir, ama kökü derinde kalmıştır. Bir köşeye atarsınız, kuruyup gebermiş sanırsınız; ekininize suyu verdiniz mi, toprağın ilk bereketini yutup yayılan odur.”

Hikmet Kıvılcımlı

Hitabet sanatının en büyüklerinden kabul edilen, hafıza sarayı olarak adlandırılan hatırlama metotlarını geliştiren Romalı devlet adamı ve düşünür Cicero, hatırlamanın öneminden bahseder. Hatırlamak kadar anlatmak da önemlidir der. Eksiksiz anlatmak için hatırlamanın gerekliliğini vurgular.

Cicero’nun ‘İyinin ve Kötünün Sınırları’ adlı kitabında karakterlerinden biri olan Themistocles aynı fikirde olmadığını ifade eder. Kendisine hafıza tekniklerini öğretmek isteyen misafirine bunun ne işe yarayacağını sorduğunda, misafirinin, ‘bu sayede her şeyi hatırlayacaksınız’ sözlerini, İstediğim her şeyi unutmamı sağlarsan daha büyük bir iyilik yapmış olursun’ diye cevaplar.

Temistocles’in tercihi bize AKP iktidarı boyunca üzerimize çöp gibi boca edilen unutmak istediğimiz sözleri düşündürüyor. Hayatta kalma mücadelesi verdiğimiz bu çöp yığınının içinde Aile ve Sosyal Hizmetler eski Bakanı Sema Ramazanoğlu’nun ürpererek hatırladığımız sözleri, belleğimizde bir virüs gibi varlığını sürdürürken, ‘Bir kereden bir şey olmaz’ ifadesi utanç duygusuyla hatırlanacaklar listesinde birinciliğini koruyor.

AKP’ nin iktidarı paylaştığı, kamu kaynaklarıyla besleyerek, ‘ilim, irfan ve ahlak’ yuvaları olarak pazarladığı tarikatlarda, toplumun her kesiminin sessiz tanıklığında, çocuk bedenlerinin ve ruhlarının sakatlandığı, kimi zaman intiharlarla sonuçlanan yaygın bir çocuk kıyımı yaşanıyor.

2002 yılından itibaren Meclis’e, çocuğa yönelik cinsel suçların önünü açan düzenlemeler getirilmiş, her yeni taciz ve tecavüz olayında tarikat ve cemaatleri koruyan açıklamalar yapılmış, hazırlanan yasalarla ve oluşturulan kültürel iklimle çocuğa ve kadına yönelik taciz, tecavüz ve şiddet sıradanlaştırılmıştır.

İktidar, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin koruması altında olması gereken çocuklarımızı, ahlaksızlığın, yobazlığın ve pedofili merkezleri haline gelen bu suç örgütlerinin karanlık köşelerine terk edilmesinin yasal zeminini hazırlamıştır.

Karaman’da Ensar Vakfına ait evlerde kalan 45 öğrenciye 4 yıl boyunca tecavüz edildiğinin öğrenilmesi üzerine Aile ve Sosyal Hizmetler eski Bakanı Sema Ramazanoğlu, ‘Olay, hizmetleriyle gurur duyduğumuz bir vakıfla ilişkilendirilmeye çalışıldı. Bir kere rastlanmış olması, kurumumuzu karalamak için gerekçe olamaz.’ demişti. Çocukların korunmalarından, sapkın ve iğrenç bir istismara hedef olmalarından daha önemli olanın Ensar vakfının korunması olduğunu ve ‘bir kereden bir şey olmayacağını’ bir kadın bakanın ağzından duyarak hafızamıza kaydetmiş olduk böylelikle.

AKP’li Bakan Bekir Bozdağ’ın tecavüzü, ‘küçüğün rızasının’ olduğunu söyleyerek savunması, Sema Ramazanoğlu’nun ‘bir kereden bir şey olmaz’ sözleri sadece sapkınlığa kurban edilen kimsesiz ve yoksul çocukları tecavüzcülerin pençelerine teslim etmiyor, tecavüzü olağanlaştırırken, bizleri de belleğimizi bir çöplüğe çeviren bu utanç verici sözleri hatırlamaya mahkum ediyor.

Sema Ramazanoğlu’nun ve Bekir Bozdağ’ın tecavüzü olağanlaştıran yaklaşımlarından yola çıkarak AKP’nin 2004 yılından itibaren cehennemin taşlarını tek tek döşediği, çocukları her türlü tehlikeye açık hale getiren yasal düzenlemelerinden bazılarını hatırlayalım;

2009 yılında ortaokul ve lise öğrencilerinin nişanlanması serbest bırakıldı. Çocuk yaşta evlilik özendirilerek çocuğa cinsel istismarın önünü açan ilk adım atıldı.

2012 yılında 4+4+4 eğitim sistemi ile eğitimin ikinci dört yıllık kısmı zorunlu olmaktan çıktı. Örgün eğitim alan kız çocukları ilk 4 yılın ardından eğitimden koparıldı ve açık öğretime ya da erken yaşta evliliğe yönlendirildi. 4+4+4 eğitim sisteminin sonucu okul yaşında olup da okula gitmeyen 1 milyon 200 bin çocuk olarak karşımıza çıktı.

Türk Ceza Kanununun 263.Maddesi kanuna aykırı eğitim kurumu açan ve çalıştıranlara ve bu kurumlarda öğretmenlik yapanlara 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası veriyor ve bu yurtlar kapatılıyordu.2013 yılında, taciz ve tecavüzlerle gündeme gelen cemaat yurtları serbest bırakıldı. Kaçak yurt açmak ve işletmek suç olmaktan çıkarılarak cehennemin kapıları açıldı.

2009’da yapılan bir yönetmelik değişikliğiyle ortaöğrenimde nişanlanmanın önü açılmıştı. Ancak evlendirilen çocuğun okulla bağlantısı kesiliyordu.2013 yılında yapılan değişiklikle evli öğrenciler için açık öğretim lisesi zorunlu kılınarak hem evli hem de öğrenci olmanın yolu açıldı ve bu düzenlemeyle erken yaşta evliliklerinin önündeki bir engel daha kaldırılmış oldu.

2015 yılında resmi nikah olmadan dini nikah kıyan çiftlere ve imama ceza verilmesini sağlayan TCK maddesinin kaldırılmasına karar verildi. Böylece çocuk yaşta evliliklerin ve çok eşliliğin önündeki engel kaldırıldı.

2016 yılında Meclis’te kurulan ‘Boşanmaların Önlenmesi Komisyonu’nun hazırladığı rapor, tecavüz failinin, çocukla beş yıl ‘sorunsuz’ bir evlilik sürdürmesi halinde denetimli serbestlikten yararlanmasını öneriyordu. Şiddete karşı kadınların korunma hakkının sınırlandırılması, boşanmanın zorlaştırılması, nafaka ve mal paylaşımı haklarının yok edilmesi, aile hukukunun dini temellere oturtulması da rapordaki öneriler arasındaydı.

2016 yılında çocuklara yönelik cinsel suçları düzenleyen TCK’nın 103. ve 104. maddelerinde değişiklik yapıldı.103.Maddenin ’15 yaşını tamamlamamış her çocuğa karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranışın cinsel istismar sayılacağına’ ilişkin hükmü iptal  edilerek, 12 yaşından büyük çocuklara cinsel istismarda cezasızlık için ‘rıza’ kavramının ve kız çocuklarının zorla ve erken yaşta evlendirilmelerinin yolunu açtı.

2017’de müftülüklere resmi nikah kıyma yetkisi veren düzenleme Meclis’te onaylandı. Toplumsal hayatın ve aile yaşamının temel kurallarını oluşturan Medeni Hukuk büyük bir darbe aldı.

Okullarda koruyucu ve önleyici ruh sağlığı hizmeti sunan rehber öğretmenler çocuk istismarını en çok açığa çıkaran meslek grubu olmaları nedeniyle aynı yıl okullarda psikolojik danışmanlık hizmeti kaldırıldı.

2018 yılında Mecliste çocuk istismarlarının araştırılması ve önlenmesine yönelik araştırma komisyonu kurulması için verilen önergeye bütün partiler onay verirken öneri AKP’nin oylarıyla reddedildi.

2021’de cinsel istismar, taciz, kasten öldürme ve işkence gibi suçlardan tutuklanabilmek için görüntü benzeri somut kanıtın zorunlu hale getirilmesini de içeren 4.Yargı Paketi kabul edildi. ’Somut delil’ şartının çocukların cinsel istismarı ile cinsel saldırı suçlularının tutuklanmasının imkansız hale getireceğinin ifade edilmesine rağmen ‘çocuğa cinsel istismar’ bölümü ayrı tutulmadan onaylandı.

2011’de Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Görevleri Hakkında Kanun’da yapılan bir değişiklikle, Kuran kurslarına getirilen 12 yaş sınırlamasının kaldırılarak 4-6 yaş arası çocuklar için Kuran kursları açıldı. Yaş sınırının kaldırılmasıyla, yoksul mahallelerde hiçbir kurum tarafından denetlenmeyen sayısız sıbyan mektebinin açılması çocukların akıl ve beden sağlığının korunmasının ön koşulu olan laik eğitime vurulan son darbe olmuştur.

Enes Kara’nın cemaat yurdunda intiharından, Şanlıurfa’da 12 yaşında bir çocuğun Menzil’e ait bir medresenin ahırında asılı bulunmasına, Adana’da Süleymancıların açtığı kız yurdunda çıkan yangında 11 kız çocuğunun kilitli kapıların merdivenlerinde can vermesinden, Nakşibendi tarikatında 6 yaşından itibaren tecavüze uğrayan H.K.G’ ye, Ensar Vakfının evlerinde  4 yıl boyunca tecavüze uğrayan 44 erkek çocuğuna kadar yüzlerce taciz, tecavüz ve ölüm, eğitimin tarikatların pençesine teslim edilmesinin ve dinselleşmesinin trajik sonucu ve buz dağının görünen yüzüdür.

Kanuna aykırı eğitim kurumu açmayı hapisle cezalandıran Türk Ceza Kanunu’nun 263.maddesini 2013 yılında kaldıran, laik eğitimi yıkma, toplumsal hafızayı silme ve eğitimi tarikatlara bırakarak dinselleştirme amacından bir an bile vazgeçmeyen AKP iktidarı bütün bu ölümlerin, zulmün ve çocuklarımızın hedef olduğu sapkınlığın tek sorumlusudur.

Unutamayız… ölümlerine ana babalarının bile sahip çıkamadığı, yoksul, kimsesiz, çaresiz bırakılmış çocuklarımızı İstesek bile unutamayız.

AKP’nin işlediği suçların ve yarattığı cehennemin hesabını er ya da geç yargı önünde vermesini sağlamak, çocuklarımıza ebeveynler ve Türkiye Cumhuriyetinin yurttaşları olarak namus borcumuzdur.

Mehtap Kaynak

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
HATIRLAMAK
Örnek Resim

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yat
Örnek Resim
Giriş Yap

Bodrum Sonsöz Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin